Uygurlar, Türk tarihi içinde yerleşik yaşama geçen ilk Türk topluluklarından biri olarak kabul edilir. 8. yüzyılda Orta Asya’da kurulan Uygur Devleti, askerî başarılar kadar kültürel ve sanatsal gelişmeleriyle de dikkat çeker. Bu makalede, kökeni, siyasi yapısı, dinî inançları, kültürel mirası, askerî gücü ve çöküş süreci gibi merak edilen noktaları ele alacağız.
İçindekiler
Uygurların Kökeni ve Tarih Sahnesine Çıkışı
Göktürklerin Mirasından Doğan Bir Topluluk
Uygurların ilk dönem kökeni, Göktürk Devleti’nin dağılması sürecindeki boy hareketlerine dayanır. Uygur boyu, Göktürk hâkimiyeti altında yaşarken, 745 yılında II. Göktürk Devletinin yıkılmasını takiben kendi siyasi teşkilatını oluşturmuştur.
- Eski Türk Boyları: Dokuz Oğuz, On Uygur gibi boy birliklerinin içinden sıyrılan Uygur, siyasi ve askerî güçlerini hızla birleştirerek Orta Asya’daki hâkimiyet boşluğunu doldurmuşlardır.
- Coğrafi Konum: Uygur boyları, Orhun ve Selenga nehirleri çevresinde konuşlanarak stratejik bir yerleşim alanı elde etmişlerdir.
Uygur Adının Anlamı
“Uygur” kelimesi üzerine çeşitli etimolojik çalışmalar yapılmıştır. Genel kabul gören görüşlerden birine göre, “uygun olmak” veya “ittifak kurmak” şeklinde açıklanmaktadır. Bu ifade, Uygur boylarının birleşik karakterini ve birbirleriyle olan uyumlu yapılarını yansıtır.
Uygur Devleti’nin Kuruluşu ve Yönetim Yapısı
Uygur Devleti, 745 yılında Kutlug Bilge Kül Kağan önderliğinde kurulmuş olup, kısa sürede siyasi birliğini sağlamıştır. Devletin yönetim yapısı, Türk töresi ile yerleşik yaşamın gerekliliklerini birleştiren bir model sunar.
Kutlug Bilge Kül Kağan ve Sonraki Dönem
- Başkent Ordu-Balıq (Karabalgasun): Devletin idari ve kültürel merkezi olarak inşa edilen bu şehir, ilerleyen süreçte Uygur medeniyetinin simgesi hâline gelmiştir.
- Siyasî Teşkilat: Kağan, devleti en üst düzeyde yönetirken, ona bağlı yabgular ve şad unvanlı yöneticiler, farklı bölgelerde görev alarak idari otoriteyi sağlamışlardır.
- Diplomatik İlişkiler: Uygurlar, Çin ve Tibet gibi komşu devletlerle ticari ve siyasi bağlar kurarak bölgesel istikrarı korumaya çalışmıştır.

Dinî ve Kültürel Gelişmeler
Uygurların en ayırt edici özelliklerinden biri, dinî hoşgörü ve kültürel çeşitlilik konusundaki gelişmiş yaklaşımlarıdır. Orta Asya tarihinde farklı inançlara kapı aralayan ender toplumlar arasında sayılırlar.
Maniheizm, Budizm ve Sonraki İnançlar
- Maniheizm: İlk dönemlerinde Mani dinini benimsemiş, savaşçı göçebe kültürden daha barışçıl bir yaklaşıma doğru evrilmişlerdir.
- Budizm: Zamanla Budizm, Uygurlar arasında yayılmış; tapınaklar ve manastırlar inşa edilmiştir.
- Hristiyanlık (Nesturîlik) ve Diğer İnançlar: Bölgedeki kültürel etkileşimin bir sonucu olarak Nesturî Hristiyanlığı, hatta Zerdüştlük gibi farklı inançlar da Uygurların dinsel yelpazesinde yer bulmuştur.
Sanat, Edebiyat ve Bilim
- Uygur Alfabesi: Soğd ve Arap alfabelerinden etkilenerek geliştirdikleri Uygur yazı sistemi, Türk edebiyatının ve matbaa kültürünün temellerinden biri olmuştur.
- Mimari Gelişim: Tapınak ve saraylarda kullanılan süslemeler, kabartmalar ve freskler, Uygur sanatının özgünlüğünü ortaya koyar.
- Matbaa ve Kağıt Kullanımı: Uygurlar, matbaa tekniğini çok erken dönemlerde benimseyerek kültürel yayılımı hızlandırmış, kâğıt kullanımını yaygınlaştırmışlardır.
Uygurların Yerleşik Hayata Geçişi
Orta Asya’nın zorlu coğrafyasında göçebe bir yaşam süren Türk boylarının aksine , tarım, ticaret ve şehirleşme odaklı bir düzen kurmaya özen göstermiştir.
Tarım ve Şehircilik Hamleleri
- Sulama Sistemleri: Nehir kıyılarında kurulan kanallar sayesinde tahıl ve sebze tarımı gelişmiş, halkın yerleşik yaşama adaptasyonu kolaylaşmıştır.
- Şehir Devletleri: Başta Ordu-Balıq olmak üzere, Uygur coğrafyasında birçok şehir devleti benzeri merkez yükselmiştir. Bu kentlerde surlar, saraylar ve tapınaklar bulunur.
Ekonomik Dönüşüm
Göçebe ekonominin temelini oluşturan hayvancılığın yanı sıra , ticaret yollarına hükmederek baharat, ipek ve değerli madenler üzerinden büyük gelir elde etmişlerdir. Bu sayede sanatsal faaliyetlere de destek sağlanmış, yerleşik düzen daha da pekişmiştir.
Askerî Güç ve Ekonomik Yapı
Uygur Devleti, yerleşik hayata geçmiş olmalarına rağmen askerî teşkilatlarını ihmal etmemiş; atlı okçuluk ve feodal milis birlikleri gibi geleneksel Türk savaş yöntemlerini korumuşlardır.
Askerî Düzen ve Sınır Güvenliği
- Merkezî Ordu: Kağan’ın doğrudan emri altında, hafif ve ağır süvarilerden oluşan bir çekirdek ordu bulunurdu.
- Sınır Birlikleri: Stratejik geçiş noktalarını korumak için yerleşik askerî garnizonlar oluşturulmuş, karakol sistemi geliştirilmiştir.
- Müttefiklik Anlaşmaları: Çin ve Tibet gibi güçlerle yapılan anlaşmalar, Uygur devletinin askerî hareket serbestisini artırmıştır.
Ekonomik Faaliyetlerin Çeşitliliği
- Ticaret Yollarının Kontrolü: İpek Yolu’nun kuzey güzergâhına hâkim olan Uygur Devleti, baharat, ipek, mücevher ve metal ticaretinden büyük kazanç sağlamıştır.
- Tarım ve Hayvancılık: Verimli topraklarda tahıl ve meyve yetiştiriciliği, yüksek kaliteli at besiciliği Uygur ekonomisinin dinamiklerini çeşitlendirmiştir.
Uygurların Zayıflaması ve Dağılması
İç Çekişmeler ve Komşu Tehditleri
- yüzyılda Uygur Devleti, iç çekişmeler, taht kavgaları ve Kırgız akınları gibi dış tehditlerle sarsılmaya başladı. Özellikle 840 yılında Kırgızların Uygur başkenti Ordu-Balıq’ı ele geçirmesi, Uygurların büyük ölçüde dağılmasına yol açmıştır.
- Kırgız Saldırıları: Merkezi yönetimin zayıflaması, kuzeyden gelen Kırgız boylarının Uygur topraklarında ilerleyişini kolaylaştırdı.
- Göç ve Yeni Yurt Arayışları: Bu süreçte bazı Uygur grupları, Tarım Havzası bölgesine göç ederek Turfan Uygur Devleti gibi yeni oluşumlar kurdular.
Uygur Mirasının Devamı
Resmî olarak büyük Uygur Kağanlığı ortadan kalksa da kültürel ve dinî bakımdan önemli bir miras bıraktı. Turfan Uygur Devleti başta olmak üzere farklı Uygur toplulukları, Maniheizm ve Budizm temelli kültürlerini koruyarak Orta Asya tarihinde varlığını sürdürdü.
Uygurlarda Önemli Kavramlar
- Ordu-Balıq (Karabalgasun): Uygur Devleti’nin başkenti, kültürel ve siyasi merkez.
- Maniheizm: Uygurların resmî dini olarak benimsedikleri, barışçıl yaklaşımlarıyla bilinen inanç sistemi.
- Uygur Alfabesi: Soğd ve Arap alfabelerinden etkilenerek oluşturulan özgün yazı sistemi.
- Tarım Havzası: Uygurların göç sonrası sığındıkları bölge, Turfan ve civarı.
- Matbaa ve Kağıt: Orta Asya’da erken dönemde matbaa teknolojisini kullanan topluluklardan biri olarak dikkat çekerler.
Uygur Kağanları ve Dönemleri
Kağan | Dönem | Önemli Gelişmeler |
Kutlug Bilge Kül Kağan | 745 – 747 | Uygur Devleti’nin kurucusu, Ordu-Balıq’ın inşası |
Moyun Çor Kağan | 747 – 759 | Devletin güçlenmesi, Mani dininin etkisinin artışı |
Bögü Kağan | 759 – 779 | Çin ile yoğun diplomasi, Budizm’in yayılması |
Tun Bağa Tarkan | 779 – 789 | Askerî reformlar, dış ilişkilerde denge politikası |
Kırgız Akınları Sonrası | 840 ve sonrası | Ordu-Balıq’ın ele geçirilmesi, Uygur Devleti’nin dağılması |
Bu tablo, Uygur Devleti’nde öne çıkan bazı kağanları ve dönemlerinde gerçekleşen kritik olayları özetlemektedir.
Soru-Cevap Bölümü (SSS/FAQ)
Uygurlar hangi dine inanıyordu?
Uygurlar, ilk başta Mani dinini benimsedi; daha sonra Budizm ve diğer inançlar da önemli ölçüde yayıldı. Bu durum, Uygurları dinî hoşgörü bakımından öne çıkaran bir özelliktir.
Uygurlar neden yerleşik hayata geçtiler?
Coğrafi koşulların uygunluğu ve tarım-ticaret odaklı bir ekonomiye yönelmeleri, Uygurların yerleşik şehirlere sahip olmalarını sağladı. Ayrıca, Maniheizm’in barışçıl yapısı da yerleşik düzene geçişi teşvik etmiştir.
Uygur Alfabesi neden önemlidir?
Uygur Alfabesi, Türk dilleri tarihinde önemli bir yere sahiptir. Yazı dili ve matbaa uygulamaları sayesinde Uygurlar, edebiyat ve kültür alanında büyük ilerleme sağlamış ve sonraki Türk devletlerine örnek olmuştur.
Uygur Devleti nasıl dağıldı?
840 yılında Kırgızların başkent Ordu-Balıq’ı ele geçirmesi ve iç çekişmeler, Uygur Devleti’nin zayıflamasına yol açtı. Dağılan Uygur toplulukları farklı bölgelere göç ederek yeni siyasi oluşumlar kurdu.
Uygurların Türk tarihi açısından önemi nedir?
Yerleşik hayat, dinî ve kültürel çeşitlilik, matbaa tekniği ve sanat gibi alanlarda büyük katkılar sunan Uygurlar, Türk tarihinin en yenilikçi dönemlerinden birini temsil eder ve sonraki devletlere ilham kaynağı olmuştur.
Sonuç
Uygurlar, Türk tarihinde sıradışı bir konuma sahiptir. Orta Asya’nın çetin bozkır kültüründen yerleşik düzene geçiş yaparak, tarım, ticaret ve şehircilik alanlarında kayda değer bir ilerleme göstermişlerdir. Bu dönüşüm, yalnızca askerî başarılar üzerine kurulu bir devlet anlayışından ziyade, kültür ve sanat merkezli bir medeniyet inşasına öncülük etmiştir. Maniheizm ve sonrasında Budizm gibi inançların etkisiyle hoşgörülü bir toplum yapısı benimseyen Uygurlar, matbaa ve kâğıt kullanımında da Orta Asya’da erken dönem örneklerinden sayılmaktadır.
Siyasi açıdan baktığımızda, Uygurların Kutlug Bilge Kül Kağan döneminden itibaren oluşturduğu güçlü merkezi yönetim, Ordu-Balıq gibi başkentlerin kurulmasına imkân tanımış; bu şehirler, dönemin sanat ve kültür merkezleri hâline gelmiştir. Ancak, 9. yüzyılda başlayan iç karışıklıklar ve Kırgız saldırıları, Uygur Devleti’nin dağılmasına yol açmış, farklı kollara ayrılan Uygurlar, Turfan Havzası başta olmak üzere değişik bölgelerde varlığını sürdürmüştür.
Günümüzde, Uygurların mirası, hem Türk kültür tarihi hem de Orta Asya’nın genel tarihi açısından büyük önem taşır. Yerleşik hayata geçiş, dinî çeşitlilik ve yüksek kültürel birikim, Uygurların tarihte benzersiz bir örnek oluşturmasına neden olmaktadır. Bu sayede Uygur Devleti, Türk dünyasının yenilikçi ve kültürel zenginliğe dayalı yüzünü temsil eder.